CAN SAĞ İKEN YURT VERMEYİZ DÜŞMANA!
30 Ağustos Zafer Bayramı…
Kurtuluş Savaşımızın zaferle sonlandığı gün…
Düşmanın vatan topraklarından kovulduğu gün…
Mustafa Kemal Atatürk’ün muzaffer olduğu gün…
Elbet ki bu günlere gelmek kolay olmadı.
Halk deyimiyle yedi düvel, literatür ifadesi ile emperyalistler, vatan topraklarını kuduz çakallar gibi parçalamış, lime lime etmiş ve paylaşmışlardı. Vatanın etini yemişler, kemiklerini kemiriyorlardı. Onlar için, bir kürdan alıp dişlerini kurcalamaya çok az kalmıştı. Son lokma diye zannettikleri o parçacıklar, fışkırıp koca bir çınar olmayı bekleyen, birer vatan uzuvlarıydı. Küllerinden doğdu bu kutsal topraklar… “Misak-ı Milli” sınırları ile çevrili bölünmez bir vatan oldu. Ete kemiğe büründü “Türkiye Cumhuriyeti” olarak göründü.
Elbet ki kolay olmadı bu günlere gelmek.
Başlarında liderleri Başkomutan Mustafa Kemal Paşa olmak üzere; genç-ihtiyar, kadın-erkek, sivil-asker, varsıl-yoksul tek vücut oldu bütün halk. Tek vücut oldu bütün millet.
Ayağı yalın-başı açık, damağı susuz-karnı aç… Döküldü cepheye o inançlı halk… Dikildi düşmanın karşısına, göğsü iman dolu bu millet. Dur dedi düşmana…
Elbet ki hiç kolay olmadı bu günlere gelmek.
Kimi zaman, savaşı kazanmada birkaç dakika geç kaldığı için, “Ben Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın karşına nasıl çıkarım” deyip, intihar etti genç subay. Kimi zaman; namusunu korumak adına, “Düşmana namusumu kirlettireceğime ölürüm daha iyi” diyerek, düşmanın geldiğini görünce, evde kendini yakarak can veren gül gibi genç kızlar. Kimi zaman; “Cepheye yetiştirmem gereken mermiler ıslanmasın” diyerek, bebeğinin kundak bezlerini çıkarıp, cephane üzerine örten ve cepheye götürdüğü cephaneliğe bebeğini kurban eden anneler… Daha neler, neler…
Biz böyle kazandık bu toprakları…
Hiç mi hiç kolay olmadı.
Günlerce aylarca ordusunun başından ayrılmadı, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa… Her cephede askeri ile omuz omuzaydı Gazi Mustafa Kemal Paşa… Kocatepe’de taşları yastık, toprağı döşek, ayazı yorgan yaptı, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa…
Can pahasına kazanıldı bu topraklar.
Atatürk, her an başlarında; Gövdesini siper etti düşmana bu millet. Tırnaklarıyla kazıdı düşmanı vatanın topraklarından bu halk. Genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle, köylüsüyle, şehirlisiyle, cahiliyle, aydınıyla, yazarıyla, çizeriyle, şairiyle, ozanıyla…
Ve tarihin derinliklerinden gelen bir ses; Allah, Allah nidalarının yanında dudaklardan düşmüyordu. “CAN SAĞ İKEN YURT VERMEYİZ DÜŞMANA…” Halk Ozanı Âşık Şenlik imzasının taşıyan bu dizeler, 30 Ağustos 1922’de bir kez daha dillerdeydi. Ve hâlâ da dillerdedir. Sonsuza kadar da dillerde:
CAN SAĞ İKEN YURT VERMEYİZ DÜŞMANA
Ehl-i İslam olan işitsin bilsin
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
İsterse uruset neki var gelsin
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
Kurşanın kılıncı giyinin donu
Kavga bulutları sardı her yanı
Doğdu koç yiğidin şan alma günü
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
Asker olan bölük bölük bölünür
Sandınız mı Kars Kalesi alınır
Boz atlar üstünde kılıç çalınr
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
Kavga günü namert sapa yer arar
Er olan göğsünü düşmana gerer
Cem-i ervah biznen meydana girer
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
Hele Al-Osman’ın görmemiş zorun
Din gayreti olan tedarik görün
At tepin baş kesin kazağı kırın
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
Ben-Esfer’dir bilin urusun aslı
Orman yabanisi balıkçı nesli
Hınzır sürüsüne dalın kurt misli
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
ŞENLİK ne durursuz atlara binin
Sıyra kılıç düşman üstüne dönün
Artacaktır şanı bu Al-Osman’ın
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
İŞTE; 30 AĞUSTOS 1922’DE BU İNANÇLA ZAFER KAZANDIK.
Minnettarız, bu zaferin başkomutanı büyük lider Atatürk sana.
Emanetin, dünya durdukça yaşayacaktır. AND OLSUN!
TÜM ULUSUMUZA 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN!
[email protected]
www.songuldundar.com
Yazarın Kitapları
Dost okurlarım, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum…
Yolculuğunuza yoldaş, yalnızlığınıza ses, daraldığınızda nefes, yüzünüze gülücük olacağına inandığım ve Terekeme şivesinde GÜLME anlamına gelen, HİNGİLLEME adlı kitabımı yüreğinize emanet ediyorum. O sizi gülümsetecek, siz de onu çok seveceksiniz.
Gazeteci köşe yazarı olarak, çok sayıda ve çeşitli konularda yıllardır makale yazmaktayım. Zaman zaman serbest şiir de yazıyorum. Ama benim asıl ilgi alanım; didaktik, kültürel ve yaşanmış olaylarla ilgili, roman ve öykü yazarlığıdır. Hal böyle olunca; bilimsel ve kültürel araştırmalar yapmak; aha bu yüreğimde adeta tutku halini almıştır. Bu nedenle; bol miktarda araştırma dokümanı bilgi dağarcığımda birikmiştir. Bu cümleden olmak üzere; her türlü yaşanmış öykü, fıkra, öykülü türküler ve yaşanmış hayat hikâyeleri ile arşivim dolu doludur. Doğduğum, büyüdüğüm ve ait olduğum etnik kültür birikimim de cabası. Üstüne üstlük; eşim, halk ozanıÂşık Selahattin Dündar’ın halk kültürü danışmanım oluşu da ballı börek!
Ben, Kars ili Terekeme kültürüne mensubum. Hal böyle olunca, zaten var olan Terekeme kültür birikimim üzerine araştırmalarımı da koyduğumda, şu an elinizde bulunan, “Terekeme/ Fıkra ve Gülmeceleri” kitabı vücut bulmuş oldu.
Çok zengin bir kültür olan Terekeme Kültürü; ozanlarıyla, âşıklarıyla, şairleriyle, ifacılarıyla, icracılarıyla, yazarlarıyla, ilim ve bilim adamlarıyla kitaplara sığmayacak kadar engin, ciltlere sığmayacak kadar zengin bir deryadır. Elinizdeki HİNGİLLEME/GÜLME isimli kitap, o deryada sadece bir damladır.
Terekemeler hakkında soy ve boy bilgisini, kitabın en sonunda özet olarak bulacaksınız. Bu size sadece elinizdeki kitabı okurken yardımcı olmayı amaçlamaktadır. TEREKEMELER konusunda daha geniş bilgi edinmek isteyen okurlarımız; Selahattin Dündar’ın, TEREKEMELER adlı soy ve boy araştırmaları kitabından yararlanabilirler.
HİNGİLLEME isimli elinizdeki kitabınızın anlatım diline yardımcı olmak üzere, kitabın sonunda Terekeme şivesinde harflerin okunuşu ve kelime anlamları mevcuttur. Terekeme şivesini bilmeyen veya az bilen okurlarıma, öncelikle bu bölümü okumalarını tavsiye ederim.
HİNGİLLEME’nin gülümseyen yüzü ile sizleri baş başa bırakıyorum.
İyi okumalar… Saygılarımla…