Yazarlar

TARİHİ GERÇEKLER IŞIĞINDA DERSİM KONUSU ( V)

TARİHİ GERÇEKLER IŞIĞINDA DERSİM KONUSU ( V)

(TUNCELİ’NİN STRATEJİK ÖNEMİ)

  Hüsnü MERDANOĞLU

            Coğrafi ve stratejik konumu nedeniyle ulus ve üniter devlet bütünlüğünü ve sürekliliğini korumak zorunda olan Türkiye’nin, tüm ayaklanmaları bastırdığı gibi Dersim yöresinde ortaya çıkan ayaklanmayı da bastırması, devlet olmanın bir gereğidir. Kaldı ki Dersim (Tunceli) yöresinin coğrafi konumu nedeniyle yaşanılan sorunların çözüme kavuşturulması, yörenin güvenilir bir bölge durumuna getirilmesi ayrı bir önem taşımıştır.

            İkinci Dünya Savaşı arifesinde, Tunceli yöresinin önemi ile ilgili oldukça isabetli bir değerlendirme, o günlerde adı “Askeri Mecmua” olan dergide bir kurmay subay olan Ahmet Hulusi Sarar’ın kaleminden aşağıda özetlediğimiz içerikte günümüze aktarılmıştır:

            Kuzeydoğu Kafkas Cephesi Yönünden;

               -Hudut boyuna yapılan asker sevkiyatında, kuzey bölgesinde bulunan kıta’ların Erzincan ovasına intikalini kolaylaştırır.

              -Seferberlik nakliyatında güney bölgesindeki insan, hayvan ve taşıt araçları ile güneydeki kaynaktan kuzeydeki kıtalara yapılacak yardım mümkün mertebe erken yapılarak seferberliğin ikmali kolaylaşır.

             -İkmal nakliyatında Diyarbakır, Elazığ, Malatya ve hatta Gaziantep ve Kahramanmaraş bölgelerinde var olan iaşe ve yem maddelerinin Kafkas cephesine kolayca ulaştırılmasını temin eder.

             Beyazıt, Ağrı (Karaköse), Erzurum, Kars, Ardahan, Trabzon, Erzincan ve Gümüşhane illerini kapsayan Kafkas cephesi; memleketinizin en fakir bölgesini oluşturmaktadır. Güney bölgesiyle büyük ve sarp dağlar ile ayrılan bu bölgenin güneyle olan bağlantısı güç olduğu gibi orta Anadolu ile olan irtibatı da pek mükemmel olmayan bir ya da iki yola bırakılmıştır. Bu bölgenin bu ana kadar memleketimizin en verimli ve sanayi bölgesi olan Marmara havzası ile en emin ve yakın bağlantısı deniz yolu ile ve Trabzon üzerinden yapılmaktaydı. Ancak bu cephede muharebe edilen düşman da bir Karadeniz devleti olduğu için, çok defa olarak deniz yolundan faydalanmak çok zarar, ziyan ve can kaybına neden olmaktadır. Bu bakımdan kendi yağıyla kavrulmak zorunluluğunda kalan bu uzak bölgemiz, deney ile kanıtlanmıştır ki, şimdiye kadar yapılan bütün seferlerde ancak 3 veya 4 kolorduyu iaşe edebilecek güçtedir. Bundan fazla kuvvet bulundurulduğu takdirde, iaşe ikmali oldukça zorluk gösterir. Sivas-Erzurum demiryolunun hizmete açılmasıyla, bu cepheye yapılacak ikmal nakliyatı önemli miktarda kolaylaşmış olacaktır. Fakat özellikle iaşe ikmali bakımından Tunceli mıntıkasının da mühim yardımları dokunacağı doğrudur. Memleketimizin zahire ambarı telâkki edilen Diyarbakır havalisindeki ürünler Tunceli mıntıkasında açılan iki ana yol aracılığı ile kuzeye, kamyonlarla Erzincan ovasına nakledilerek, Kafkas cephesinin iaşe ihtiyacı temin edilmiş olur. Birinci Dünya Savaşında bu bölgede yol olmayışı ve bilhassa bu bölgenin asayişinin emin olmaması yüzünden Diyarbakır bölgesinden kuzeye nakledilecek iaşe maddeleri günlerce hayvan ve kağnı sırtında Fırat batısını dolaşarak gönderilememiş idi. Bu yüzden Fırat kuzeyinde muharebe eden kıtalarımız çok sıkıntı çekmişlerdir.

               -Üstün düşman kuvvetleri karşısında kuvvetlerimizin Erzurum bölgesini terk ederek, Erzincan mıntıkasına çekilmeleri halinde, bu bölgeye güneyden getirilecek yeni kuvvetler düşmanın yan ve gerilerine taarruz etmek imkânını verecektir. Ancak bunun için Munzur silsilesinin geçitleri ve bilhassa (Erzincan-Pülümür) yolu ile (Kemah-Ovacık) yolu elde bulundurulmalıdır.

                Bu yollar elde bulundurulmadığı ve düşman eline terk edildiği takdirde, durum; düşman için daha faydalı ve bizim için daha çok zararlı olur. Bu takdirde; önce Munzur geçitlerini elde bulunduran düşman kuvvetlerine taarruz etmek mecburiyeti vardır. Bu ise hem güç ve hem de pek az başarı vaat eder. Bu nedenle pek çok önem kazanan Munzur geçitlerinin, kendi kuvvetlerimizin Erzincan doğusuna çekilmeleri halinde mümkün olduğu kadar uzun zaman elde bulundurulması zaruridir. Tunceli’de yapılacak böyle bir hareket kuvvetin derecesine göre sonuç verir. Ancak, kuvvetle yapılacak olursa, düşmanın yan ve gerilerine yapılan taarruz cephe taarruzu ile de birleştirildiği takdirde imha edici bir sonuç verir. Gerçekten Tunceli arazisi ve bilhassa Munzur dağları büyük kuvvetlerle böyle bir imha edici taarruzun yapılmasına o kadar müsait değilse de taarruz düşmanın yan ve gerilerine yapıldığından, küçük kuvvetlerle de yapılsa maneviyat üzerinde önemli etki yapacağı için, yine imha edici sonuçlar alınabilir.

                -Birinci Dünya Savaşında olduğu gibi muhtelif cephelerde üstün düşman kuvvetleri ile savaştığımız takdirde; Kafkas cephesinden ilerleyen üstün düşman kuvvetlerinden bir kısmı Erzurum-Erzincan yönünde ilerlerken diğer bir kısmı da Bingöl dağları güneyinden ve Murat Irmağı boyunca ilerlemesi halinde, Tunceli bölgesinin kıymet ve önemi daha çok artacaktır.

                 Güneydoğu (Irak) cephesi yönünden;

                 Tunceli bölgesi, kinci derecede Irak cephesi ile ilgilidir. Bu cepheye olan yardımları da Kafkas cephesine olan yardımlarının hemen hemen aynıdır. Bundan başka önemli yardımı da şudur:

                Irak’tan memleketimizi istilâ için ilerleyecek olan bir ordunun ilk işgal edeceği asker yığınak mıntıkası Diyarbakır havalisi ve ilk işgal edeceği asker yığma hedefi de Diyarbakır şehridir. Bu bölge, düşmanın daha içerlere doğru ilerlemesini kolaylaştıran bir bölgedir. Buradan sonra şu üç ihtimale göre hareket edebilir:

                -Eğer Kafkas cephesinde savaştığımız bir düşman ordusu ile birlikte hareket etmek gayesini güdüyorsa; bu takdirde Tunceli Türk ordusu için önemli bir manevra bölgesi olur.

                 -Eğer Suriye cephesinde savaştığımız bir düşman ordusu ile birlikte hareket etmek amacını güdüyorsak; bu halde şüphe yok ki Elâzığ-Malatya istikametinde ilerlemesine devam edecektir. Bu takdirde de Malatya bölgesinde Fırat Nehri boyunda cepheden tevkif ederken, Elâzığ bölgesine bir kartal bakışı ile bakan ve çok hâkim ve müessir olan Tunceli bölgesinden, yandan etki yapmak imkânı mevcuttur.

                 -Eğer yalnız başına hareket ediyorsa; bu halde de yine Elâzığ-Malatya yönünü takibe mecbur olacaktır. Çünkü Diyarbakır havalisinden sonra doğrudan doğruya batıya yönelmesi, yolların yetersizliği ve Fırat Nehri’nin batısında Komaken Torosları denilen ve mühim birer engel olan Malatya Toros’larının bulunuşu dolayısı ile kendi harekâtını sonuç alamamak durumuna uğratır. Güneybatıya yönelerek Urfa genel istikametinde ilerlemesi ise hiç bir amaç ve sonuç vermez.

                 Görülüyor ki Tunceli bölgesi, askeri ve stratejik yönden çok önemlidir. Bu nedenle bölgede Cumhuriyet Hükümetimizin onca yokluğa rağmen ciddi yatırımlar yapıp okullar açması ayrı bir önem taşımıştır.

                  Tunceli yöremizin askeri ve ulus-üniter devlet yönünden değerlendirilmesini yapmak için Atatürk’ün TBMM’nde çalışma arkadaşı olan Dersim Milletvekili Diyap Ağa’ya söylediği şu sözleri doğru yorumlamak gerekir.

                 Yunan güçleri Ankara’ya adım adım yaklaşmaktadırlar. TBMM’nin Kayseri’ye taşınması söz konusudur. Kayseri Lisesine Meclis kürsüsü yapılmıştır. İşte o günlerde Atatürk, Diyap Ağa’ya; “Eğer bir gün Ankara’dan çıkarak Dersim’e gelirsem, mücadelemizin başarıya ulaşması için yüksek dağlarınız ve büyük mağaralarınız var mı?”diye sormuştur. Kuşkusuz Atatürk, Dersim’de yüksek dağların ve geniş mağaraların olduğunu bilmekteydi. Eğer Ankara düşerse gerektiğinde Dersim’de düşmana karşı gerilla savaşı yapmayı planladığı anlaşılmaktadır. Anlaşılması gereken bir başka husus ise; Atatürk’ün Dersim halkına olan güveni olsa gerekir.

 

 

Hüsnü MERDANOĞLU

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu