Cihat Yaycı’nın istifasının perde arkası
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevinden alınıp, Genelkurmay Başkanlığı emrine verilen Tümamiral Cihat Yaycı’nın istifası Ankara’nın sıcak gündem maddesi,Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir dönem övgüyle söz ettiği Yaycı’nın atamasını neden onayladığını ve TSK’daki hiyerarşik yapıyı
Tümamiral Cihat Yaycı’nın istifasının ardından perde arkası bilgiler ve sıcağı sıcağı değerlendirmeler.
Cihat Yaycı’nın istifasına Cumhurbaşkanı ne diyor?
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevinden alınıp, Genelkurmay Başkanlığı emrine verilen Tümamiral Cihat Yaycı’nın istifası konuşuluyor iki gündür.
Hem Fetömetre hem de Libya ile deniz yetki sınırlandırma anlaşmasının mimarı olması nedeniyle kamuoyunun Yaycı’ya sempatisi büyük.
“Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye” isimli kitabı gerçekten de kritik bilgiler içeriyordu.
Görevden alınmasının haksızlık olduğuna dair genel bir kanaat oluştu.
Kimileri daha ileri gitti, FETÖ ve kumpas imasında bulundular.
Peki ne oldu da Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar böyle bir değişiklik istedi?
Hulusi Akar’ın, bir süredir Yaycı’ya dair memnuniyetsizliği sır değil.
Üstelik Hulusi Akar diğer rütbeli askerlerin de Yaycı’dan rahatsız olduğundan söz ediyormuş.
Asıl dikkat çekici olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir dönem övgüyle söz ettiği Yaycı’nın görev değişikliğini onaylaması.
Belli ki Cihat Yaycı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında bir gerilim söz konusu değildi. Zaten Yaycı da “İstifam asla Cumhurbaşkanımıza tepki değildir. Ona olan sadakatim ömrüm boyunca devam edecektir” diyor.
O halde Cumhurbaşkanı Erdoğan neden Hulusi Akar’ın atama kararını onayladı, bu mesele yüzünden Milli Savunma Bakanı’nı karşısına almadı?
Duyduğuma göre Cumhurbaşkanı Yaycı’yı korumadı çünkü meseleye askeri disiplin ve hiyerarşi çerçevesinden bakıyor.
Cihat Yaycı’nın vatanperver bir insan olduğu konusunda kuşku yok, fakat son dönemde kendini öne çıkarmak için attığı kimi adımların askeri disiplini zorladığı düşünülüyor. Görev değişikliğinin ardından bazı gazetecilere bilgi sızdırması ve yazılar yazdırması da ciddi bir memnuniyetsizlik yaratmış.
YAYCI’YA DOKUNULMAZLIK PAYESİ VERMEK YANLIŞ
Aslına bakarsanız bu mesele yorumlanırken ilkesel anlamda yaygın bir hata yapılıyor.
Cihat Yaycı’nın görev değişikliğine kırılıp istifa etmesi normal.
Fakat unutmayalım ki seçilmiş siyasi iradenin yasalar çerçevesinde gerekli gördüğü askeri atamayı yapması da son derece normal.
Bir güvenlik bürokratına siyasi iradeye karşı dokunulmazlık payesi verilemez.
Hiçbir asker bu durumdan muaf olamaz.
Bunun dışındaki tartışmalar askeri vesayet dönemlerini hatırlatır. Anti-demokratiktir.
TRUMP DA AYNISINI YAPTI
Yakın zamanda benzer bir örnek ABD’de de yaşandı.
Haberi görmeyenler için anlatayım.
‘USS Theodore Roosevelt’ adlı uçak gemisinin kaptanı Brett Crozier, mürettebatı korona virüse yakalanınca ABD donanmasına bir mektup yolladı.
Mektubunda gemide bulunan personelin 14 günlük karantina ve sosyal mesafe kurallarını uygulamasının mümkün olmadığını gemideki herkesin karada karantinaya alınmasını istiyordu.
Fakat bu mektubu basına ve komuta zincirinin dışındaki kişilere de gönderdiği anlaşılınca görevden alındı.
Kaptanı görevden alan ABD Deniz Kuvvetleri Genel Sekreteri Thomas Modly “Yaşadığımız bilgi çağında gönderdiği bu e-mailin kamuoyuna sızdırılacağını düşünmemişse bana göre bu gemiye kaptanlık etmek için ya çok naif veya çok aptaldır” deyince kıyamet koptu.
Mürettebatını korumaya çalışan bir kaptana ‘aptal’ demesi kamuoyunun büyük tepkisini çekti.
Modly önce özür diledi. Tepkiler dinmeyince de istifa etti.
Başkan Trump, Modly için “Başarılı bir kariyeri var. Kötü bir gün geçirdi diye cezalandırılmasını istemem” dedi ama yine de ABD Savunma Bakanı Mark Esper’in kararına uyumlu davranarak Modly’nin yerine James McPherson‘ı atanmasına onay verdi.
Özetlemek gerekirse, geminin kaptanı Crozier, mürettebatı korumak için mektup yazmakta haklıydı ama mektubu basına sızdırması askeri disipline tersti.
Aynı şekilde Deniz Kuvvetleri Genel Sekreteri Moldly, kaptanı eleştirmekte haklıydı ama ona ‘aptal’ demesi askeri disipline aykırıydı.
Sonuç itibarıyla siyasi iradeyi temsil eden Başkan Trump, başarılı bir kariyeri olduğunu düşünmesine rağmen Moldly’nin istifasını kabul etti.
Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cihat Yaycı’nın görev değişikliğini onaylamasına ve istifasına ses çıkarmamasına bir de bu gözle bakın.
Cihat Yaycı’nın istifasının kodları
Bugün hem medyada hem de devletin içinde ve askeri koridorlarda neredeyse sadece Tümamiral Cihat Yaycı meselesi konuşuluyor…
Ne oldu da Yaycı görevden alındı? Yoksa FETÖ ile mücadele artık bitti mi?
Bu yazıyı yazarken Yaycı’nın istifa ettiği haberi de geldi. Daha doğrusu emekliye ayrıldı Tümamiral Yaycı.
Peki bu gelişmeler neden yaşandı?
Baştan şunu söyleyeyim: Benim kanaatime göre de Cihat Yaycı değerli ve çalışkan bir komutan. İşine tutkuyla bağlı bir amiral.
Hem Mavi Vatan konusunda hem de hâlâ 15 bin kadarı subaylarımız arasında gezinen FETÖ’cülerin tespit edilmesi ile ilgili çok kıymetli çalışmaları mevcut.
Bir bahriye subayı olduğu kadar uluslararası ilişkiler üzerine de düşünen bir insan. Bu alanda doçentliği var.
Netice itibariyle her iki yönüyle de Türkiye’nin istifade etmesi gereken bir isim olarak görüyorum Yaycı’yı.
Fakat aynı Cihat Yaycı TSK’nın iç hiyerarşi ve disiplinine tamamen aykırı şekilde bireysel olarak da PR yapmayı çok seven bir amiral.
Her kesimden köşe yazarlarıyla arası çok iyi. Bunun ikinci bir örneği yok.
Yalnızca gazeteciler de değil. Ekrana çıkan medyatik akademisyenler ve emekli paşalar ile de temasta olan bir isim.
Bu durum devlet ve özellikle Genelkurmay içinde biliniyor ve uzun süredir de bununla ilgili bir hoşnutsuzluk var.
Hem ulusalcı hem İslamcı hem solcu hem sağcı gazetecilerle aynı anda çok yakın hukuku olan bir isim Yaycı.
Köşe yazarlarının zayıf karnını keşfetmiş bir komutan. PR’ını yaptırmayı iyi biliyor.
KEMALİZM-LAİKLİK TEZİ YANLIŞ
Zaten bir google araştırmasıyla çok geniş spektrumdan gazetecilerin övgülerine mazhar olduğunu göreceksiniz.
Yani yurtdışındaki FETÖ sitelerinin ortalığı bulandırmak için yazdığı gibi “Hükümet Kemalist laik isimleri tasfiye ediyor. Kemalist Cihat Yaycı bir başlangıç” lafları doğru değil.
İsim isim yazmak istemem ama sadece Kemalistler değil bayağı şahin İslamcı kimi kalemler de Cihat Yaycı’yı öven yazılar kaleme aldılar. Yaycı’nın o kesimlerle de yakın hukuku vardı.
Hükümete yakın medyanın daha İslamcı tarafında bulunan Yeni Şafak gazetesinin arşivine bakın mesela, Cihat Paşa’ya methiyeleri göreceksiniz. Yani Kemalizm-laiklik tezi yanlış.
YAYCI ALEYHİNE YAZAN TEK İSİM
Ayrıca işin tuhafı Cihat Yaycı aleyhine Türk medyası içinde yazılar kaleme alan tek kişi Kemalist ve CHP’li bir gazeteci olan Ece Sevim Öztürk. Hükümete yakın medyada Yaycı aleyhine tek satır çıkmadı.
Ece Sevim Öztürk, Cihat Yaycı’nın göründüğü gibi FETÖ ve darbe karşıtı bir insan olmadığını ve ikili oynadığını iddia etti.
15 Temmuz ve Deniz Kuvvetleri ile ilgili bir belgesel yaptı. O belgeselde Cihat Yaycı’nın Başkan Erdoğan’ın kaldığı Marmaris’teki otelden 23.30’da ayrıldığını ve bu durumu gizlediğini söyledi. Plaka numaraları verdi vs.
Öztürk’ün eşinin Muharrem İnce’nin en yakınlarından biri olduğunu not olarak düşeyim…
O GAZETECİ TUTUKLANDI
Cihat Yaycı’yı suçlayan bu belgesel üzerine Öztürk, özellikle Odatv tarafından hedefe kondu ve 24 Haziran 2018 seçimlerinden önce bir gece yarısı FETÖ’cü olduğu iddiasıyla tutuklandı.
Hatırlayacaksınız CHP’nin tüm üst düzey yetkilileri ve en başta Tuncay Özkan bu tutuklamaya karşı çok sert ses yükseltmişti.
Çünkü tutuklanan, tüm Ergenekon-Balyoz süreçleri boyunca sanıkların yanında yer almış bir gazeteciydi. Tuncay Özkan’ın Silivri’deki her davasına gelmişti.
Ece Sevim Öztürk FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle 3 yıl 1 ay hapis cezası aldı ve tahliye edildi.
ŞİMDİ DE O İSİMLER CEZAEVİNDE
Ne kadar ilginç bir ülkeyiz… Şimdi de Odatv’den Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu hapishanede yatıyor.
TSK BİREYSEL STARLAŞMAYA AÇIK BİR KURUM DEĞİL
Ben Yaycı’yı kişisel olarak iyi ilişkiler kurduğu ve PR’ını iyi yaptırdığı için tenkit etmiyorum. Yanlış anlaşılmasın. Yapmadığı şeyleri anlattırmıyor.
Fakat sonuçta bireysel starlaşmaya açık bir kurum değil TSK. Daha doğrusu dünyada hiçbir ordu buna açık değildir.
Henüz Tümamiral olduğu halde hakkında ordudaki diğer amiral ve generallerin toplamı kadar haber yapılmış ve yazı kaleme alınmış bir kişiden söz ediyoruz. Daha önce TSK tarihinde böyle bir örnek hatırlamıyorum.
Bu durumun tüm komuta heyetinde hatta orgeneral seviyesinde rahatsızlık yaratmasını da yadırgamamak gerekir.
ALTAYLI’NIN TEZİNE KATILMIYORUM
Fatih Altaylı’nın yazdığı “Cihat Yaycı olayı FETÖ ile mücadelenin bittiğine işaret” söylemine katılmıyorum.
Yani MİT Başkanı Hakan Fidan ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler FETÖ ile mücadele konusunda duyarlı değil de Cihat Yaycı duyarlı olduğu için mi görevden alındı? Yanlış bir tez bu.
Bu yukarıda bahsettiğim çerçeve içinde mevcut siyasal sistemde neler olduğunu analiz etmeye çalışmak gerekir.
Ben bugün içinde yaşadığımız politik rejim konusunda Türkiye’de doğru tespitler yapıldığını düşünmüyorum. Bu rejim konusunu ileride detaylarıyla yazacağım.
Sonuç olarak Tümamiral Cihat Yaycı’nın bu kadar gürültüden sonra TSK içinde daha fazla yükselmesi zaten olanaklı değildi.
Bence istifa ederek kendi kariyeri açısından doğrusunu yaptı Yaycı.
Ben Cihat Paşa’nın ortada kalmayacağını ve Cumhurbaşkanlığı külliyesi içinde kendisine bir görev tevdi edileceğini düşünüyorum. Ama bu Nagehan Alçı olarak benim şahsi görüşüm.
Çünkü yaşanan tatsız olaylara rağmen Türkiye’nin Amiral Cihat Yaycı’nın akademik ve askerlik birikiminden istifade etmesi gerektiğine inanıyorum.