ÇAĞDAŞ EĞİTİME GİDEN YOL VE KÖY ENSTİTÜLERİ–3
ÇAĞDAŞ EĞİTİME GİDEN YOL VE KÖY ENSTİTÜLERİ–3
Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan, altı ve sekiz aylık eğitmen kursları, köyleri yüz yılların karanlığından kurtarmak için bir ümit, eğitmenler de ‘köye ışık taşıyacak köylüler’ olarak görülüyordu. Bu kurslarda binlerce eğitmen yetiştirecek ve bunlar dağ yamaçlarında, derin vadilerde ve yüksek ovalarda bulunan az nüfuslu köylere on yıllar boyunca eğitim ışığı götüreceklerdi.
Köylere yerleştirilen bu eğitmenler, bizzat Bakan ve Müfettişler tarafından sürekli denetleniyorlar ve kursta tamamlayamadıkları eksiklerini, gezici başöğretmenlerin bilgilerinden de yararlanmak suretiyle, kendi kendilerine çalışarak telafi ediyorlardı.
Köy okullarındaki eğitmenlere ders programları hazırlanmış; kitaplar hazırlanıp dağıtılmış ve eğitmenli köylerde, okul, işlik ve köy konağından oluşan yapı projeleri hazırlanıp uygulanmıştı. Daha sonra, bu projeleri kapsayan bir ‘Köy Eğitmenlik Kanunu’ çıkartılmıştı.
Bu yasaya göre; eğitmenler, nüfusları öğretmen gönderilmeye elverişli olmayan köylerin eğitiminin ve öğretiminin yanı sıra, tarım işlerinde de köylülere rehberlik etmeleri için yetiştiriliyordu. Bu eğitmenleri yetiştiren kurslar; ‘Maarif ve Ziraat vekâletleri’ tarafından, tarım işleri yaptırmaya elverişli okul ve çiftliklerde açılıyor, bu kursların bütün harcamaları da bu iki bakanlık bütçesinden karşılanıyordu.
Eğitmenlere verilen bu kurslarda, okuma, yazma, aritmetik, geometri, yurt bilgisi, hayat bilgisi gibi kültür derslerinin yanı sıra, tarla ve bahçe tarımı, bahçıvanlık, bağcılık, hayvancılık, arıcılık gibi tarım dersleri de veriliyordu. Sekiz ile altı aylık Köy eğitmeni yetiştirme kursları, 1946 yılına kadar çeşitli yerlerde devam etmiş 8.675 eğitmen yetiştirmiştir.
Eğitmen gönderilmeyecek derecede büyük nüfuslu, nüfusu 400’ün üstünde olan köylere öğretmen yetiştirmek için de yine Saffet Arıkan’ın fikri ve önerisiyle, İzmir/Kızılçullu ve Eskişehir/Mahmudiye hara binasında iki adet ‘Köy Öğretmen Okulu’ açıldı.
Maarif Bakanı, buradan çıkanların yalnız öğretmen yetişmeyeceğini, başarılı olanların, devlet liselerinde Üniversiteye hazırlanacağını, hatta yurt dışı üniversitelerine bile gidebileceklerini söylüyordu.
Köy Öğretmen Okulları’nın ilk adı ‘Köy Eğitim Yurdu’ idi. Üç yıllık köy ilkokullarından çıkanlar alınıyor, buralarda iki yıl daha eğitim verilerek, beş yıllık ilkokul öğrenimi tamamlandıktan sonra, üç yıllık bir orta öğretime tabi tutuluyordu. Bu öğretimde genel derslerin yanında bazı zanaatlar ve tarım işleri uygulama şeklinde öğretiliyordu. Bu okulların ‘Eğitmen Yetiştirme’ bölümleri de vardı. İlerleyen yıllarda bu bölümlere kızlar ve kadınlar da alınmaya başlandı.
Köy Öğretmen Okulları, daha sonra ‘Köy Enstitüleri’ adı altında geliştirildi. Çünkü: Eğitmen Kursları’nın başarılı olması üzerine, bu kursların bulunduğu yerlerde ‘Köy Öğretmen Okulları’ açıldı. Daha sonraları, Köy Öğretmen Okulları, ‘Köy Enstitüleri’ne dönüştürüldü.
Türkiye’nin dört ayrı ilinde program olarak fiilen uygulanmakta olan Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940’ta çıkan yasa ile resmen yasalaşmıştır. Bu tarihte uygulamaya giren Köy Enstitüleri, yurdun 21 ilinde vücut bulmuş ve resmiyet kazanmıştır. Bu eğitim projesi tamamen Türkiye’nin koşullarına uygun ve Türkiye’ye özgü bir projedir.
(devam edecek)
Yazarın Kitapları
Dost okurlarım, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum…
Yolculuğunuza yoldaş, yalnızlığınıza ses, daraldığınızda nefes, yüzünüze gülücük olacağına inandığım ve Terekeme şivesinde GÜLME anlamına gelen, HİNGİLLEME adlı kitabımı yüreğinize emanet ediyorum. O sizi gülümsetecek, siz de onu çok seveceksiniz.
Gazeteci köşe yazarı olarak, çok sayıda ve çeşitli konularda yıllardır makale yazmaktayım. Zaman zaman serbest şiir de yazıyorum. Ama benim asıl ilgi alanım; didaktik, kültürel ve yaşanmış olaylarla ilgili, roman ve öykü yazarlığıdır. Hal böyle olunca; bilimsel ve kültürel araştırmalar yapmak; aha bu yüreğimde adeta tutku halini almıştır. Bu nedenle; bol miktarda araştırma dokümanı bilgi dağarcığımda birikmiştir. Bu cümleden olmak üzere; her türlü yaşanmış öykü, fıkra, öykülü türküler ve yaşanmış hayat hikâyeleri ile arşivim dolu doludur. Doğduğum, büyüdüğüm ve ait olduğum etnik kültür birikimim de cabası. Üstüne üstlük; eşim, halk ozanı Âşık Selahattin Dündar’ın halk kültürü danışmanım oluşu da ballı börek!
Ben, Kars ili Terekeme kültürüne mensubum. Hal böyle olunca, zaten var olan Terekeme kültür birikimim üzerine araştırmalarımı da koyduğumda, şu an elinizde bulunan, “Terekeme/ Fıkra ve Gülmeceleri” kitabı vücut bulmuş oldu.
Çok zengin bir kültür olan Terekeme Kültürü; ozanlarıyla, âşıklarıyla, şairleriyle, ifacılarıyla, icracılarıyla, yazarlarıyla, ilim ve bilim adamlarıyla kitaplara sığmayacak kadar engin, ciltlere sığmayacak kadar zengin bir deryadır. Elinizdeki HİNGİLLEME/GÜLME isimli kitap, o deryada sadece bir damladır.
Terekemeler hakkında soy ve boy bilgisini, kitabın en sonunda özet olarak bulacaksınız. Bu size sadece elinizdeki kitabı okurken yardımcı olmayı amaçlamaktadır. TEREKEMELER konusunda daha geniş bilgi edinmek isteyen okurlarımız; Selahattin Dündar’ın, TEREKEMELER adlı soy ve boy araştırmaları kitabından yararlanabilirler.
HİNGİLLEME isimli elinizdeki kitabınızın anlatım diline yardımcı olmak üzere, kitabın sonunda Terekeme şivesinde harflerin okunuşu ve kelime anlamları mevcuttur. Terekeme şivesini bilmeyen veya az bilen okurlarıma, öncelikle bu bölümü okumalarını tavsiye ederim.
HİNGİLLEME’nin gülümseyen yüzü ile sizleri baş başa bırakıyorum.
İyi okumalar… Saygılarımla…