Kültür&Sanat

“Müzik fazlasıyla özveri isteyen bir şey”

İhsan Dindar – milliyet.com.tr / [email protected]

 

Müziğe çok erken yaşta başlamışsınız. Ama aslında bu işin doğasında da biraz bu var zaten. Başlangıç hikayenizi merak ediyorum. Mesela piyano ile tanışmanız nasıl gerçekleşti?

Aslında burada farkı yaratan caz müziği oldu. Yoksa dört yaşında müziğe başlayanlar olduğunu duymuştum. Ben sekiz yaşımda başlayabildim. Tabii burada benim başlamama sebep olan kişiye de teşekkür(!) borçluyum. Tasvip edilmeyecek olumsuz bir yaklaşımın bir insanın hayatını bu derece etkileyeceğini kim bilebilir ki? Gerçi üç-dört yaşlarımda müziğe olan yeteneğim anlaşılıyor ama önemli olan başlangıç noktası. Belki bugün hala başlamamış olabilirdim.

İlk kez evimizin civarında oturan bir piyano hocasının piyanosunda tuşlara dokundum. Akustik piyanom o gün de yoktu, bugün de halen yok. İlk zamanlar emanet keyboardlarla etüt yaptım. Sonrasında bugün hala kullandığım, piyano taklidi yapan eski model bir elektro piyanom oldu ve ben ona çok şey borçluyum.

 

Ailenizin bu süreçteki yaklaşımı nasıl oldu?

İlk zamanlar babam, ben ve müzikten oluşan bir aile oluşturduk. Babam da uzun yıllar müzikle uğraştığı için bu onun çok iyi bildiği bir konuydu ve devlet okulunun dışında neredeyse tüm vaktimizi birlikte geçirdik. Çünkü müzik fazlasıyla özveri isteyen çok ciddi ve değerli bir şey.

Piyano çalmaya ve bu işin eğitimini almaya Türkiye’de genellikle klasik müzikle başlanır ve bu yoldan ilerlenir. Sizin yolculuğunuz sanırım burada genelden biraz ayrışıyor…

Bu sorunuzda yukarıdaki soruda değinmediğim detayları da anlatmak isterim. Çeşitli sebepler dolayısıyla aradığımızı bulamadığımız birkaç hocadan sonra babam arayıştan vazgeçti ve kendi başımızın çaresine bakmaya karar verdik. Birkaç kitap çöp olduktan sonra başlangıç noktası olarak seçtiğimiz kitap Junior Hanon’du. Piyanoyu tanımamda çok yararlı oldu. Sonrasında ise Jazz Hanon, Jazz Invention, Jazz Keyboard ve Oscar Peterson Jazz Exercises; caz yolculuğuna çıktığım ilk kitaplar oluyordu. Ayrıca babamdan dolayı neredeyse yirmi dört saat caz dinleme şansım oldu. Giderek CD ve kitaplardan oluşturduğumuz Jazz Piano arşivi ile çalışmalarımı zenginleştirme şansı elde ettim. Yani kısaca özetlemek gerekirse genelden ayrışmamın birinci sebebi babam. Böylelikle hem piyanoyu hem de caz müziğini birlikte çalışma ve geliştirme şansım oldu. Bu da ayrı bir şans. Ezber dışı bir çalışma sistemiyle çok hızlı yol katettiğimizi söyleyebilirim. Babamın tecrübesi ve inanılmaz araştırmaları vakit kaybetmememizi sağladı. Bana verdiği destek inanılmaz. Aslında beni kendi orkestrası için yani birlikte müzik yapabilmemiz için hazırlıyordu ama benim caza karşı ilgim ve gelişimimden sonra kendisi müziği bıraktı ve bana yardım etti. Yani bir yerde ben onu transfer etmiş oldum. 

 

Bill Evans, Sonny Clark, Michel Petrucciani, Oscar Peterson ve Chick Corea gibi isimlerin şarkılarından oluşan bir repertuarınız var. Bu isimler aynı zamanda müzikal olarak kendinize yakın bulduğunuz müzisyenler mi?

Michel Petrucciani ve Oscar Peterson’un bende yeri başka. Michel’in besteleri ve Peterson’un eğlenceli çalışı ve inanılmaz tekniği bu müziği sevmemde büyük rol oynadı. Ancak biz hiç bir detayı atlamadık. Cazın ilk zamanlarından olan Ragtime ve stride piano tekniğini Scot Joplin, Jelly Roll Morton, Art Tatum gibi isimlerden öğrendim. Çünkü tüm alt yapı sağlam temeller üzerine oturmalıydı. Hank Jones,Tommy Flanagan,Wynton Kelly, Sonny Clark vb. yine çok dinlediğim isimler. Daha yeni döneme ise Keith Jarrett, Kenny Barron isimlerini örnek verebiliriz. Son dönemde çok farklı çalışmalar yaptım. Bunları da pandemi süreci ile ilgili bölümde anlatmak isterim.

 

Yakın zamanda önemli isimlerle, önemli projelerde yer aldınız konserler verdiniz. Ünlü sahnelerde trio olarak dinleyiciyle buluştunuz. Derken pandemi hayatımıza girdi ve her şey bir anda durdu. Bu dönemde neler yaptınız?

Ülkemizde İstanbul, İzmir, Ankara, Akbank, Zorlu PSM  gibi önemli caz festivallerinin yanı sıra geçen yıl London Jazz Festival açılış konserini çaldım. Gündüz saati olmasına rağmen tamamen dolu Pizza Express Jazz Club’ta coşkulu bir konser oldu ve London Jazz News’da son derece olumlu eleştiriler aldı.

Pandemi sürecinin büyük bir bölümünde hiç dışarı çıkamadığımdan müziğe daha çok vakit ayırabildim. Miles Davis, John Coltrane, Kenny Dorham, Lee Morgan, Wayne Shorter, Freddie Hubbard, Ornette Coleman vb. besteleri üzerinde analizler yaparak farklı düşünüşler kazandığımı söyleyebilirim. Bir yandan da Debussy, Chopin, Bach dinleyip özellikle Debussy çalışarak müziğimi zenginleştirmeye çalışıyorum. Bu kötü dönem sonunda farklı bir Hakan izlemek mümkün olacak diye ümit ediyorum.

Ancak bu süreçte de online olarak Ankara Caz Festivali’ne evden katıldım. Pek çok yazı, röportajın yanı sıra yurt içi ve yurt dışında caz radyo programlarında On Top Of The Roof albümümden parçalar çalındı ve JazzWeek listelerinde yer aldı.

 

Bu süreçte iptal etmek durumunda kaldığınız konserleriniz oldu mu?

Gran Canaria, Madrid, olası Kanada konserlerinin yanı sıra Zorlu PSM Caz Festivali iptal oldu. Gran Canaria konserini 11 Aralık olarak açıklamışlar ama ailem iptal ettirdi.

 

Pandemi bitmese de psikolojik olarak bazı eşikler aşılmışa benziyor. Kısıtlı sayıda izleyici ve sağlık önlemleriyle konserler yeniden başlıyor. Bu süreçte planlanan konserleriniz var mı?

Geçtiğimiz günlerde Ferit Odman’la haberleştik. 5 Aralık’ta Zorlu PSM Touché Jazz Club konseri olacak gibi görünüyor.

Genç bir caz müzisyeni olarak bu noktada Türkiye’deki sanat ortamını nasıl buluyorsunuz? Gelişime açık bir ortam, festival ve mekanlarda sahne alabilme fırsatı istenilen seviyede mi?

Yaşımdan dolayı ben bugüne kadar farklı bir süreç yaşadım. Festival ve konserlerde yer almama destek verenler olduğu gibi vermeyenler de halen var. Oysa babamın benim için planladığı sistemde alt yapıdan bir sporcu yetiştirir gibi her bakımdan hazır olmalıydım. Bu da yurt içindeki festivallerin tümünde bir hazırlık süreci geçirerek deneyim kazanmamla olabilirdi. Bu deneyimi ve rahatlığı kazanmazsanız Montreux, Jazz Vienna vb.  festivallerde nasıl başarılı olabilirsiniz? Senede birkaç konserle bu gelişim sağlanamaz. Bakınız 2019 Mayıs,Temmuz ve Ekim ayındaki üç konserden sonra Londra’da çaldım ve son derece olumlu etki yaptı. Bu festivallerde yer almak benim için hayal değil çünkü bu organizasyonları gerçekleştirebilecek insanlar gerekli çalışmalar içerisindeler ancak salgın sürecinin bitmesi insanlık adına daha önemli.

 

İlk albümünüzün üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. İmer Demirer, Halil Çağlar Serin, Engin Recepoğulları, Kağan Yıldız ve Ferit Odman gibi önemli isimlerin yanı sıra babanızla da birlikte kayıt yapmıştınız. Öncelikle bu nasıl bir duyguydu? Son olarak da yakında bir albüm çalışması olacak mı?

On Top Of The Roof’un çıkış tarihi 18 Ekim 2019 ama kayıtlar 2018 Şubat’ta başlayıp Kasım ayında bitti. Tabii bu sürekli çalma veya yeni arayışlardan değil stüdyo ve müzisyenlerin program yoğunluğundan kayıtlar geniş bir zaman dilimine yayıldı. Ama benim için iyi oldu. Stüdyoya her seferinde daha tecrübeli ve hazır bir performansla gittim. Neticede müzikal gelişimime olumlu katkı yapması planlanan kayıtlar, Martin Hummel ve Ubuntu Music ile albüme dönüştü. Hem de dünya çapında özelliği olan bir albüme.

Yakın zamanda bir albüm çalışması değil ama çok önemli bir çalışma da yine Ubuntu Music birlikteliğiyle hayata geçti. Yellow Jackets’dan Jimmy Haslip (bas) ve Will Kennedy’nin (davul) çaldığı ve albümde de yer alan Hub Art isimli parça, Hub Art Special Edition Single olarak 16 Ekim 2020’de dijital platformlarda ve tüm dünyada çıktı.İlk olarak da Jazz FM’de çalınıp dünyanın en önemli caz dergilerinden Jazzed’da yer aldı.

 

Hürtürk Haber

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu