Bir kontrgerilla cinayeti
Değerlendiren: Sercan Meriç
“Biçtiler çöğürleri
Otomatik silahlarla.
Demir kapılar, nöbetçi kuleleri,
Küf kokan taş odalarda.
Hapsettiler düşünceleri
Bana kimse barış dalı getirmedi.
Yırttılar, yaktılar kitapları
Kabaralı postallarla.
Körletmek dönüşmeyi tohumdan tomurcuğa
İstekleri açık ve katı, kıyıcılıkları umudu durduramadı.”
Doğan Öz
12 Mart 1971 darbesinin ardından “halka yakın olduğu” gerekçesiyle başı bir türlü dertten kurtulmuyordu savcı Doğan Öz’ün… Denizlerin idamına karşı başlatılan kampanya bildirisini imzalamıştı. Adalet Bakanlığı, Öz hakkında soruşturma başlattığında cevabı ders niteliğindeydi: “Ölüm cezasının, insanın en temel hakkı olan ‘Yaşama hakkının’ özünü yok eden bir ceza olduğu, çağdaş suç ve ceza anlayışına temelden ters düştüğü düşüncesindeyim… …Bunu, yasal olanakları kullanarak kaldırmaya çalışmak bir suçsa, suçluluğumu kabul ediyorum.” Soruşturmanın ardından Öz’e kınama cezası verildi. Oysa soruşturmadan 1 yıl önce Türk Hukuk Kurumu tarafından “Yılın Hukukçusu” seçilmişti Öz…
Bu olay, Savcı Öz’ün hukuka, insan haklarına nasıl baktığının en somut örneklerinden birisidir. O, birçok kez sürgün edilmiş bir savcıydı. Halka yakındı, demokrattı, yardımseverdi, şefkatli bir baba, iyi bir eşti. Son dönemlerinde, Türkiye’nin karanlık bir dehlize girdiği dönemlerde başarıyla görevini ifa ediyor, Kontrgerilla’yı aydınlatmaya çalışıyordu. Kontrgerilla Raporu’nu kaleme alan Öz, bu yapı hakkında, “Demokratik yaşama biçimini yok ederek halkı sömürme seçeneği tek seçenek durumuna getirilme çalışmasıdır yapılan” tespitinde bulunmuştu. 24 Mart 1978’de işine gitmek için bindiği arabasında, 7 kez ateş edilmesi sonucu öldürüldü. Ona ateş eden ülkücü İbrahim Çiftçi’ydi.
Gazeteci Berivan Tapan, çok kıymetli bir araştırmaya imza atarak, tüm bu yaşanılanları ‘Savcı Doğan Öz’ü Vurdular / Bir Kontrgerilla Cinayeti’ kitabında kaleme aldı. Tekin Yayınevi tarafından yayımlanan kitap için sayısı belgeye ve tanık ifadesine ulaşan Tapan, aynı zamanda Öz ailesi ile de sık sık görüştü. Dili, kurgusu ve anlatım tarzıyla başarılı bir çalışmaya imza atan Tapan, toplumsal hafızayı da diri tutmak için neler yapılması gerektiğine önemli bir örnek sunuyor…
Okurlar, bu kitapta hiçbir güce boyun eğmeyen, adaletten başka terazisi olmayan bir savcı ile tanışacaklar. 1970’li yıllardan bugünlere gelindiğinde bir şeylerin çok da değişmediğini de görecekler. Güç odaklarına sırtını dayayanların namuslu insanlara, aydınlara nasıl saldırdığına bir kez daha tanıklık edecekler. O günlerden bu yana acı bir şekilde görülüyor ki sadece isimler değişmiş… Tüm bunların yanında Doğan Öz gibi halkı düşünen savcılar, gazeteciler, yazarlar, bilim insanları da var elbette… Tapan da şüphesiz onlardan birisi olarak bu çalışmasıyla alkışı hak ediyor.