ABD’nin ‘üç ayaklı’ Türkiye politikası: “S-400 gerçeği kabul edildi”
Roma’daki G-20 Liderler Zirvesi kapsamında gerçekleşen Erdoğan-Biden görüşmesinin üzerinden günler geçmiş olmasına karşın yansımaları hem ulusal hem de uluslararası kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor.
İKİ YENİ ÖNERGE
İki ülke ilişkilerinde son perde, Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Demokrat Senatör Bob Menendez‘in Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (NDAA) kapsamında Türkiye ve Azerbaycan‘a ilişkin sunduğu iki yeni önerge ile açıldı.
Menendez, bu değişiklikle birlikte Türkiye’nin insansız hava aracı (İHA) programı ve söz konusu programın başka ülkelere ihracının yaratacağı ulusal güvenlik sorunlarının daha etraflı bir şekilde mercek altına alınmasını talep etti.
İkinci değişiklik önergesi ise ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarının, Türkiye’nin 2018’den bu yana ihraç ettiği İHA’ların, ABD firmaları tarafından üretilmiş parça veya teknolojiler içerip içermediğine ilişkin birer rapor hazırlamasını öngörüyor.
Öte yandan, ABD Başkanı Joe Biden‘ın girişimiyle 9-10 Aralık’ta düzenlenecek olan demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve adil seçimler konulu Global Demokrasi Zirvesi‘ne ?Türkiye’nin çağrılmadığı ortaya çıktı. Basına sızan bilgilere göre, 106 ülkenin yer aldığı listede Türkiye’nin yanı sıra Rusya ve İran da yok.
ÜÇ AYAKLI TÜRKİYE POLİTİKASI
Cumhuriyet.com.tr’nin Türkiye-ABD ilişkilerinin mevcut seyrine ilişkin sorularını yanıtlayan Washington Enstitüsü‘nden Araştırmacı-Yazar ve tarihçi Soner Çağaptay’a göre, Biden yönetiminin Türkiye politikası birbirini destekleyen üç ayak üzerinde yükseliyor. Washington yönetimi bu politika uyarınca anlaşmazlıklara çok da fazla odaklanmamaya karar vermiş görünüyor, zira gerek S-400’ler gerekse de ‘ABD’nin YPG ile devam eden işbirliği’ gibi sorunlu başlıkları düzeltmenin şimdilik bir yolu yok.
“YPG İLE BAĞLAR ESKİSİ KADAR GÜÇLÜ DEĞİL…”
Çağaptay’a göre, Biden’ın Türkiye’ye yönelik politikası temelde Türkiye’yi NATO’da tutmaya ve demokrasiye bağlı kılmaya dayanıyor. İki ülkenin birbirinden beklentileri ise oldukça farklı. ABD’nin hassasiyet gösterdiği konuların başında Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alımı gelirken Türkiye, ABD’nin YPG ile devam eden işbirliğine dikkat çekiyor. Çağaptay’a göre, “ABD-YPG işbirliği devam ediyor olsa da aradaki bağlar eskisi kadar güçlü değil…”
Türkiye’nin YPG’ye yönelik yeni bir askeri harekat hazırlığında olduğunun herkesçe bilindiğini belirten Çağaptay’a göre, “Erdoğan, söz konusu harekat konusunda Biden’ı bizzat ve önceden bilgilendirmek istedi, harekatı haberlerden öğrenmesini istemedi. Zira Erdoğan gerçekten de Biden ile iyi bir başlangıç yapmaya niyetli ve bu toplantıyı mümkün olan en kısa sürede yapmakta ısrar etti, çünkü ancak bu şekilde Suriye ile ilgili gelişmeleri ve yaklaşmakta olan harekatı yüz yüze aktarabilecekti.”
İLK AYAK: S-400’LER
Washington yönetiminin, Ankara’nın S-400 füze savunma sistemlerini Rusya’ya iade edemediği gerçeğini içine sindirdiğini ifade eden Çağaptay’a göre, “Bunun gerçekleşmesi halinde Putin, Türkiye’ye karşı bir takım ekonomik ve askeri kaldıraçların yanı sıra ticaret ve turizm yaptırımlarını devreye sokabilir. Bununla da yetinmeyerek Türkiye ile Rusya’nın vekalet savaşı verdiği Libya, Suriye ve Güney Kafkasya gibi alanlarda Türk çıkarlarını baltalayabilir. Erdoğan-Putin ilişkisinin ne denli girift olduğunu sindiren yönetim de sözünü ettiğimiz bu anlaşmazlık alanlarına odaklanmamaya karar verdi…”
İKİNCİ AYAK, İŞBİRLİĞİ ALANLARI: AFGANİSTAN VE KARADENİZ
Türkiye-ABD ilişkilerini ayakta tutan ikinci ayağın işbirliği alanları olduğunu dile getiren Çağaptay’a göre bu alana ilişkin başlıkların toplantıda gündeme gelmiş olması kuvvetle muhtemel.
Çağaptay’a göre, “Afganistan muhtemelen bu işbirliği alanları içinde en önemlisi ve bu toplantının gerçekleşme nedenlerinden de biri. Buradaki temel nokta, havalimanının güvenliği konusunda Taliban’a güvenilemeyeceği için Türkiye’nin uçuşların güvenliğine yardımcı olabileceği fikri. Dolayısıyla, Türkiye’nin halihazırda Afganistan’da oynayabileceği bir rol mevcut.”
Erdoğan’ın ABD ile Afganistan’daki durumu özellikle görüşmek istediğini kaydeden Çağaptay’a göre, “Erdoğan, ABD’nin ayrılmasından sonra Kabil havaalanının güvenli bir şekilde işletilmesinin Biden için ne kadar önemli olduğunu erken fark etti. Türkiye havalimanının işletilmesini Biden ile yakınlık kurma yolunda önemli bir araç olarak görüyor.”
“Karadeniz işbirliği ise ABD için bir başka alan, zira hem ABD hem de Türkiye Rusya’nın Kırım’ı ilhakına karşı. Her iki taraf da Rusya’ya karşı Ukrayna’yı destekliyor. Ancak Türkiye ne zaman Karadeniz’de ABD ile işbirliğini artıracağını ima etse Putin, yeteneklerini başka noktalarda Türkiye’ye karşı harekete geçirerek Türkiye’nin çıkarlarını baltalamaya çalışıyor…”
ÜÇÜNCÜ AYAK: DEMOKRASİ
Washington yönetiminin Türkiye-ABD ilişkilerine temel aldığı üçüncü ayak ise demokrasi. Çağaptay’a göre, “Erdoğan-Biden görüşmesine ilişkin Ankara’dan yapılan okumalar bundan bahsetmiyor olsa da Washington’dan yapılan okumalar, Biden’ın Türkiye’de Demokratik yönetime, hukukun üstünlüğüne ve saygıya olan ihtiyacı vurguladığını söylüyor. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü, ikili ilişkilerde önemli bir zemin oluşturuyor…”
Çağaptay konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan için en büyük zorluk ekonomik büyümeyi sağlamak. Bunun için Erdoğan’ın Washington ve Brüksel ile iyi ilişkiler tesis etmesi gerekiyor. Erdoğan, son 20 yılda Türkiye’yi laik ve Avrupai bir toplumdan İslami ve Ortadoğulu bir topluma dönüştürmek için çok çaba sarf etti ve bence Erdoğan tam olarak başarılı olamadı. Türk kimliğini Avrupa ve Batı’dan uzaklaştırma çabalarına rağmen, Türk ekonomisinin halihazırda Avrupa ekonomisiyle entegre olduğu bir gerçek ve Türkiye’nin büyümesi için uluslararası finansal girdilere ihtiyaç var. Alman Şansölye Otto von Bismarck, ‘Türkiye, Doğu’dan geliyorsanız Batı, Batı’dan geliyorsanız Doğu’dur’ diyordu…”
YATIRIMLAR NASIL GERİ DÖNER?
“Batı’da, Türkiye’nin Batı’dan ayrıldığına dair bir his var, bu da Türkiye’yi yatırım yapmak için harika bir yer haline getirmiyor, bu yüzden Erdoğan, bu anlatıyı tersine çevirmek ve Washington ile iyi ilişkiler kurmak istiyor, bu sebeple de Biden’a karşı oldukça sabırlı. Biden, seçimleri kazandıktan sonra neredeyse üç ay boyunca Erdoğan’ı görmezden geldi. Batı’ya ya da batılı liderlere vurma fırsatını hiçbir zaman kaçırmayan Erdoğan ise bu defa neredeyse hiçbir şey söylemedi. Biden Erdoğan’ı ‘nasılsın’ demek için değil Ermeni soykırımını tanıyacağını söylemek için aramıştı. Erdoğan da kısaca teşekkür edip görüşme talep etti. İşte, o toplantı sonunda Roma’da gerçekleşti. Erdoğan, bu görüşmenin Washington ile iyi bir hava yaratacağını ve bunun Türkiye’ye yönelik yatırımların önünü açacağını umuyor, ancak elbette yatırımcıların Türkiye’ye geri dönebilmesi için hukukun üstünlüğüne ihtiyaç var…”