Yazarlar

AYVALIK TARİHİ NEREDEN BAŞLAR?

AYVALIK TARİHİ NEREDEN BAŞLAR?

Prof. Dr. Engin BEKSAÇ

               Ayvalık mitler beldesi. Ayvalık düzmece masalların beldesi. Ayvalık ilginç skeçlere konu olmuş bir tiyatro sahnesi.

               Ayvalık nedir veya ne de değildir diye sorarsanız, size birçok öykü anlatılır. Bunların kaçta kaçı gerçektir?  Bunların kaçta kaçı uydurmadır?

               Ayvalık hakkında birçok şey de yazılmıştır hani. Ama bunların kaçta kaç gerçeği anlatır?

               Bu sorulara cevap aradığınız da siz cevap verecek kaynaklara dikkatle bakmanız gerekir.  Kaynağın yazarı kimdir? Kimlere çalışır?  Kaynağın amacı nedir? Kullandığı kaynaklar ne kadar gerçeği anlatır?

               Burada gerçeği anlatacak tek kaynak arkeolojidir. Ama gerçek anlamda gerçekleri ortaya koymak amacıyla yapılan arkeolojik çalışmalardır. Ve tabii ki desteğini nerden aldığı belli olan kimliklerin yaptığı çalışmalardır.

               Bu çalışmaları yapan kişiler hangi şirketlerden veya kimlerden destek almaktadır? Bunlarla birlikte neyi amaçlamaktadır? Bu sorular daima önemini koruyacaktır.

               İlk bakışta bu sorulara cevap bulmak zor gibi gözükse de aslında hiç de zor değildir.  Dikkatli bir incelemeyle cevaplar hemen bulunacaktır.

               Peki, gerçekten Ayvalık tarihi hakkında anlatılanlar ne kadar gerçektir?

               Bu anlatılanlar bütün kaynaklarca doğrulanmakta mıdır? Yoksa sadece bir kaynaktan mı aktarılmaktadır?

               Ayvalık işte bu tek kaynaklı masalların anlatıldığı yerlerin başında gelmektedir.

               Ayvalık bu tek kaynaklı anlatılara göre çok ama çok eski bir yerleşmedir.  Bu ne kadar gerçektir?

               Ayvalık var olduğu ilk yıllardan beri Ege’nin Batısı’ndan gelen kişilerce iskân edilmiştir. Aslında bu sav hiç de gerçek değildir.

               Kökleri Ege’nin Batı’sından gelen bir halk oluşumu 19. yüzyıl başlarından önce hiç bir zaman bu topraklar üzerinde var olmamıştır. Aslında bu Ege’nin Batısı’ndan gelenlerin de gerçek etnik kimliği hiç bir zaman açıkça ortaya konmamıştır.

               Arkeolojik veriler çok açık bir şekilde bunu bize göstermiştir. Gerçi bazı yurt dışı eğitimli kendisini arkeolog olarak tanıtan veya bambaşka alanlardan gelip kendisini uzman diye ilan eden kişiler doğal olarak bunu görmek istemeyecektir. Onlar kendilerini var eden ağabeyleri veya başka benzerlerinin isteği veya aranjörlerinin belirli senaristlere ısmarladığı senaryolara göre rol yaptıkları için bu gerçekleri görseler de görmek istemeyeceklerdir.  Ama toprak, her şeyin gerçek sahibi olan toprak, gerçeği görmek isteyenlerin gerçek dostu ve gerçek ablası veya ağabeysi olarak hemen kendi özgün desteğini verecektir.

Böyle de olmuştur.

               Bizzat yaptığımız çalışmalar esnasına Ayvalık veya içinde bulunduğu yurt parçasının toprakları bize gerçeği göstermiştir.  Bu gerçekler ne bir şehir efsanesine ne bir göç masalına ne de amaçlı yazarların uydurma öykülerine benzememektedir.

               Ayvalık, anlatıldığı kadar eski midir?  Ve de bu yerleşme var mıdır? Varsa nerdedir?
Ayvalık toprakları masallarda anlatılanlardan bile eskidir.  Fakat bu arkeolojik öykü Papaz İkonomos masalından çok daha net ve gerçek olduğu için genellikle de anlatılmamakta veya bu gerçeği anlatanlar ilginç senaristlerin yazdığı oyun dinamiği içinde hareket eden ilginç barcılar veya zavallı çocuklar tarafından saldırıya uğramaktadır. Aslında senaristlerin de aktör ve aktrislerin de kimliği bellidir. Peki, bu kişilerin arkeolojik tecrübesi veya bilimsel kimliği ne derecededir derseniz, cevap hemen sıfır olarak verilebilmektedir.

               Arkeoloji bize Ayvalık’ın şimdiki yayıldığı alanda hiç bir yerleşme olmadığını açıkça söylemekte ve ısrarla da suyu bulunan bu alanların hala yaşamakta olduğu su sorunu nedeniyle sadece su bulunabilen bazı kesimlerde yerleşmeler olduğunu açıkça göstermektedir.

               Peki, Ayvalık çevresinde şu anda en eski yerleşme diyebileceğimiz yer nerededir? Cevap açık ve nettir.

               Bu yerleşme ve yerleşmeler aslında bugünkü Ayvalık yerleşmesinin bulunduğu alanda değil,  Ayvalık’a bağlı Altınova çevresinde yer almaktadır. Bu bölgede gerçekten çok eskilere giden yerleşmeler bulunmaktadır.  Ayvalık sınırları dışında, fakat Ayvalık’ın hemen yakın çevresinde bulunan birçok yerleşme de bize açıkça bu yerleşmelerin çağdaşı olan yerlerin kimliği ve varlığının önemini teyit etmektedir.

               Hızlı tahribat karşısında şu anda ne durumda olduğunu bilmediğimiz bu yerleşmeler aslında günümüz Ayvalık’ı için anlatılan öykülerin yazarları ve Ayvalık’ta sahneye konan oyunlarının senaristlerinin veya bu hayalperestlerin yönlendirdiği arkeolog veya benzeri kişilerin muhayyilesinin algılayamayacağı kadar net ve gerçektir.

               Peki, bu arkeolojik verilerin gerçek sahipleri nerden gelmiştir? Arkeolojik buluntular masallar ve şık öykülerden çok daha net bir biçimde gerçeği göstermekte ve barcı çocukların alkolle kararmış bellekleri veya başka tercileri nedeniyle oluşan farklı farklı algılama biçimlerinden uzak ve hatta onlara senaryolarını aktaran ağabey ve ablaların işgal öykülerinden çok daha açık bir biçimde bu insanların bu gün o bölgede halen yaşamakta olan Boşnaklar gibi Ege’nin Batısı’ndan değil fakat Kuzey Batı Anadolu ‘ya Balkanlar’dan gelmiş insanlar olduğunu göstermektedir.

               Yine Ayvalık çevresinde bulunan bazı başka yerleşmeler de çok daha sonraki süreçlerde buralarda bulunan bir başka bir grup olan Aeoller de direkt olarak Ege’nin Batısı’ndan değil tam tersi Ege’nin Doğusu’nda şekillenmiş bir kültür olarak karşımızda durmaktadır.  Aeoller de aslında Dor ve Ion kardeşlerinden farklı, fakat bazılarının çarpıtmasıyla onlarla bütünleştirilen bir öykü içinde anılmaktaysa da aslında öykünün gerçek metni bu anlatılanlardan farklı bir şeyler söylemektedir.

               Pordoselene, Heraklea ve  Koriphantida birer Aeol yerleşmesidir. Fakat gerçek halkı nereden gelmiştir? Tabii ki Ege’nin Batısı’ndan değil Körfez ‘in içlerinden gelmiştir.  Her Arkeolojik veri bunu bize açıkça göstermektedir.

               İster M.Ö. 425/424 tarihli Thoudippos kararnamesi, isterse Atina Vergi Listesi bu Aeol kentlerinin bağımsız ve Dor olmayan kimliğini açıkça belgelemektedir.

               Makedonyalıların kayıtları da bu bölgede Ege’nin Batısı’ndan gelenlerden değil, bilakis bölgenin yerlisi olan kişilerden bahsetmektedir.

               M.Ö. 322 tarihinde Cunda üzerine gelen Makedonyalı General Polyperchon ile ilgili yazılanlar da buralarda bulunan yabancılardan bahsetmemektedir.

               İşin ilginç yanı, bölgede bulunan Antik ibadet merkezleri ve bu merkezlerle bağıntılı arkeolojik veriler de Ege’nin Batısı’nı değil tam tersine Ege’nin Doğusu ‘nu ve Anadolu ile bütünleşmiş Balkanlıların kimliğini teyit etmektedir. Bu noktada gerçeği anlatan arkeolojik öyküler o kadar çoktur ki onları anlatmaya sayfalar yetmeyecektir.

               Bu öyküler Osmanlı kaynaklarınca hiç bir zaman teyit edilmeyen, sadece tek taraflı ve amacı belli kişilerce yaratılmış bir masal olarak değerlendirmeye mahkûm olan İkonomos temasında çok daha sarih, gerçek ve nettir.

               Bu arkeolojik veriler,  19. yüzyıl başında bu topraklara özel olarak yönlendirilmiş, ama gerçek kimlikleri daima saklanmak istenen Arvanitler ‘in öyküsü kadar gerçektir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu